14 Haziran 2016 Salı

Phuket'i geziyoruz


Biraz gecikmeli de olsa Phuket videomuz hazır! Detaylı bilgi için bize ulaşabilirsiniz :))



 
PS: 1080p izlemeyi unutmayın :)

Yaza Merhaba!












Bu senenin modası harika değil mi?! Rahatlık ön planda, bohem ve geniş kesimler gündemde. Hem de bizce çok şık! :)) FLO2O olarak biz bu parçalara bayıldık...




Tunikler: Zara 
Mavi-beyaz desenli bandana: Oysho
Yeşil-turuncu desenli bandana: Zara






Kot şortlar: Zara





Taba çanta: Forever 21
Taba sandalet: Aldo
Mavi çanta: Kate spade
Lame sandalet: Zara









Sevgiler


19 Mayıs 2016 Perşembe

Akneli Ciltler İçin Öneriler

Merhabalar...
Karma ya da yağlı cildiniz varsa ve nedensiz bir anda pörtleyen aknelerden de sıkıldıysanız işte bizim favori 3'lümüz! Obagi'nin Clenziderm serisi (Foaming Cleanser ve Pore Therapy) ve Obagi Retivance.

Obagi Clenziderm "Daily Care Foaming Cleanser" ile cildinizin yağlanma durumuna göre günde 1 veya 2 defa yüzünüzü iyice yıkayıp temizliyorsunuz ve ardından da tonik olarak Obagi Clenziderm "Pore Therapy"i bir pamuk yardımıyla tamponlayarak cildinize uyguluyorsunuz. %2 salisilik asit içeren bu ürünlerin kurutucu özelliği oldukça fazla. Bu nedenle eğer cildinizde aşırı kuruma, soyulma, hassasiyet olursa günde 1 kez kullanmanız yeterli olacaktır. Biz günde 1 kez, akşamları bu uygulamayı yapıyoruz. Tonik uyguladıktan 1-2 saat sonra da "Obagi Retivance" ile bakımımızı tamamlıyoruz.
Obagi Retivance, kırışıklık önleyici ve kızarıklık giderici diye tanıtılan bir krem. Kırışıklık giderici etkisini tam anlayamamış olsak da kızarıklık gidermekte oldukça etkili. Özellikle kırmızı renkli akne skarlarının rengini etkili bir şekilde giderdiğini söyleyebiliriz. Yağlı bir krem olmadığı için de yağlı ve karma cilde sahip olan kişilerin rahatlıkla kullanabileceği bir ürün.
Akne oluşumunu engelleyici, yüzün yağ dengesini ayarlayan birçok ürün denedikten sonra, son dönem favorimiz bu 3'lü oldu:) Ancak yine de dermatoloğunuza danışmadan kullanmamanızı tavsiye ederiz. Ayrıntılı bilgi için de bize ulaşabilirsiniz.


ps: Öncesi sonrası fotoğraflar olsaydı daha iyi olurdu ama ne yazık ki yok:) Bir de Obagi ürünlerini bulmak biraz zor. Türkiye'de bu markanın online satışı yok ve çoğu eczanede de satılmıyor. Ama arayıp bulduğunuza değecektir:)

Sevgiler

2 Mayıs 2016 Pazartesi

SİNGAPUR'U GEZİYORUZ

Herkese merhaba...
Görüşmeyeli biz rotamızı biraz daha uzaklara çevirelim dedik ve gökdelenler cumhuriyeti Singapur'u keşfettik:) Singapur, Malay yarım adasında bulunan bir şehir devleti.
Resmi dili: İngilizce ve Malayca
Para birimi: Singapur Doları (SGD)
Singapur'un en önemli özelliklerinden biri de yasaklar şehri olması! Çoğu açık alanda bile sigara içmek, sokakta sakız çiğnemek yasak. Hatta ülkeye giriş için size kişisel bilgilerinizi doldurttukları formda, uyuşturucu maddeyle yakalanırsanız cezası idamdır yazıyor. Dolayısıyla özellikle açık alanlarda yediğinize içtiğinize dikkat edin;)


ULAŞIM
İstanbul-Singapur arası direk uçuşla ortalama 11 saat sürüyor. Biz THY ile ulaşımı tercih ettik. Ancak  aktarmalı gitmeyi tercih ederseniz başka firmalarla da uçabilirsiniz ki fiyat olarak da daha uygun olacaktır (Örn: Emirates, Malaysia Airlines, Qatar Airlines vb).
Singapur'da şehir içi ulaşım ağı oldukça gelişmiş durumda. MRT denilen metro sistemleriyle meşhur havaalanı "Changi"den şehir merkezine rahatlıkla geçebilirsiniz. Changi'den bahsetmişken, Singapur havaalanı 14 yılda 4 kez "En İyi Havalimanı" ödülünü almış, oldukça iddialı bir havalimanı. Bu nedenle Changi'yi gezmek için de vakit ayırmanızı tavsiye ederiz.

KONAKLAMA


Singapur'da konaklama seçenekleri oldukça fazla. Şehir içi ulaşım da çok rahat olduğu için bütçenize uygun bir oteli rahatlıkla seçebilirsiniz. Ancak, "Marina Bay Sands" diye bir otel var ki anlatmadan olmaz... Otel 3 devasa gökdelen ve bunların üzerinde gemi görünümündeki platform ile Singapur'un en çok dikkat çeken yapılarından biri. Bu gemi şeklindeki platform üzerinde de tüm Singapur'u ayaklarınızın altına seren bir havuz var. Bu göz alıcı havuzdan yararlanmak için mutlaka otelde konaklamak gerekiyor, bilginize. Ayrıca otelin 56. katındaki gece kulübü ve casinosu da ilgilenenler için görülmeye değer. Ve buralara otel dışından misafir kabul ediliyor.
Biz "Swissotel The Stamford"da konakladık. Merkezi konumu, güler yüzlü hizmeti, hemen yanında "Raffles City" alışveriş merkezi olması nedeniyle otelimizden oldukça memnun kaldık:)


GEZİLECEK YERLER

Gardens by the Bay


Singapur'da yeşilin her tonunu görebileceğiniz, çeşit çeşit çiçekleri izleyip rahatlayabileceğiniz birçok bahçe var. "Gardens by the Bay" de bunlardan biri. İnsanın ruhunu dinlendiren rengarenk çiçekleri, şelaleleri gezip, doğayı içinize çekmek için buraya birkaç saatinizi ayırabilirsiniz. 



















                                                                               






 Fountain of Wealth

"Suntec City" içerisinde yer alan "Fountain of Wealth", dünyanın en büyük fıskiyelerinden biri olma özelliğini taşıyor. Sıcak havalarda içine girip biraz da olsa serinlemek için oldukça ideal:) 



Singapur'un çok meşhur rengarenk orkidelerini görebileceğiniz bu bahçeye metroyla ulaşım  da oldukça kolay. Botanik bahçesinin UNESCO Dünya Mirası Listesi'nde olduğunu da belirtmeden geçmeyelim.






Dünya'nın en iyi hayvanat bahçelerinden biri olan Singapore Zoo'da, hayvanlar bildiğimiz kafesler yerine doğal ortama en yakın olan kafeslerde tutuluyor. Bunun ne demek olduğunu daha ayrıntılı açıklamak isterdik ama işin tüm sürprizi kaçmasın diye bu kadar açıklamakla yetiniyoruz:) Yeterli vaktiniz olursa akşamları düzenlenen "Night Safari"ye mutlaka katılmanızı öneririz:) Gece safarisinin yapıldığı alanda, açık büfe yemek olan güzel restoranlar da var. Bu nedenle safariden birkaç saat önce giderseniz, farklı Asya yemeklerini tatma fırsatı da bulmuş olursunuz.






Bu eğlence adasında, oteller, 2km'lik bir plaj, Universal Stüdyoları, akvaryum bulunmaktadır. Şehirden adaya ulaşım için teleferik ya da karayolu kullanabilirsiniz. Vakit sorununuz yoksa bu adaya 1 gün ayırın, vaktiniz kısıtlıysa da gidip en azından birkaç saat geçirin deriz:)

"Bin Alışveriş Merkezli Ada" olarak anılan Singapur'un kalbi Orkide caddesi...
Sabah-akşam cıvıl cıvıl olan bu cadde boyunca sayısız lüks mağaza var. Alışveriş sevenlerin burayı gezmeye çokkkk uzun vakit ayırmasını tavsiye ederiz;) Ayrıca, olur da Singapur'a Temmuz ayında giderseniz, 3 hafta süren ve geleneksel bir etkinlik olan "Büyük Singapur indirimi"nden de faydalanabilirsiniz;)

Clarke Quay

Nehir kenarında birçok kafe, bar, restorandan oluşan "Clarke Quay", şehrin en hareketli noktalarında bir tanesi. Özellikle akşamları bir şeyler içmek için oldukça ideal. Gece geç saatlere kadar canlı olan bu bölgede ufak teknelerle nehir turu da yapabilirsiniz.


                                                                            



Merlion Heykeli

Merlion meydanında bulunan altı balık, üstü aslan başı şeklinde olan bu heykel de Singapur'un simgelerinden biri. Çok bir anlamı olmasa da fotoğraf çektirmeden dönmedik, siz de öyle yapın;)










China Town

Gökdelenler şehri Singapur'da 2-3 katlı binaları ve tipik çin süslemeleriyle "Çin Mahallesi"nin oldukça dikkat çekici olduğunu söyleyebiliriz. China Town'da hediyelik eşya satan ufak dükkanları,  ve Çin tapınağını gezebilirsiniz. Genel olarak biraz pis olduğundan (özellikle tuvaletler) yemek için bu bölgeyi tercih etmemenizi öneririz;)







3 günlük Singapur maceramızdan aklımızda kalanlar bunlar... Hakkını vererek Singapur'u yaşamak için mümkünse bu güzel ada devletine 5 günlük bir süre ayırmaya çalışın. 

Biz uzak doğu yemeklerini çok sevdiğimizden, yemek konusunda hiç zorlanmadık aksine tüm yemeklerden çok keyif aldık. Ancak uzak doğu mutfağı sevmiyorsanız da endişe etmenize hiç gerek yok, çünkü McDonald's gibi fastfood zincirleri heryerde var:) Hatta Raffles City alışveriş merkezindeki McDonald's 24 saat açık, bilginize:)
Gece eğlenmek için oldukça hareketli olan Clarke Quay'i tercih edebilirsiniz. Ayrıca "Marina Bay Sands" otelin gece kulübünü de şiddetle tavsiye ederiz:)  Detaylı bilgi için bize ulaşabilirsiniz.
Gezimizin bir sonraki ayağı ise PHUKET!!! Takipte kalın:))


Sevgiler
































14 Nisan 2016 Perşembe

Kuzey İtalya Gezi Notları-2

Bilindiği üzere modanın başkenti olan Milano; İtalyan futbolunun da başkenti. Büyük bir şehir olmasına karşın gezilecek spesifik noktaları haricinde eğer alışveriş tutkunu değilseniz 2-3 gün burası için yeterli olacaktır. Biz de planımızı bu yönde yapıp bir günümüzü de Como Gölü’ne ayırmaya karar verdik.

Nerelere Gittik?


Bilet almak için tıklayın
Milano’nun simgesi haline gelen bu katedral gotik tasarımı ve görkemli yapısı ile hemen dikkatleri üzerine çekmeyi başarıyor. Katedralin bulunduğu meydan günün her saatinde hareketli. Arzu edenler biraz sıra beklemeyi göze alıp katedralin içini gezebilirler. Yok dışardan görmek benim için yeterli diyenlerdenseniz duomonun hemen yanındaki Galleria Vittorio Emanuel II içindeki lüks mağazalara göz gezdirebilir ya da Duomo manzarasına karşı çevre cafelerde aperitivo eşliğinde Spritzinizi yudumlayabilirsiniz. (o konuya ayrıca değineceğiz ;)











Dünya’nın ilk alışveriş merkezi olan Galleria Vittorio Emanuele, içerisinde Louis Vuitton, Prada gibi dünyaca ünlü markaların mağazalarını barındırıyor. Cam kubbesi ve tarihi dokusu bu gezintiyi bizim için daha da keyifli kılıyor. Mağazalara mı baksak binaya mı bilemedik ;) Dileyenler galerinin içerisindeki cafelerde bir kahve molası verebilir ya da çılgınlar gibi alışveriş yapabilirler!













Unesco Dünya Kültür Mirası olarak korunan bazilikanın en önemli özelliği Leonardo da Vinci’nin “Son Yemek” (Last Supper) eserinin bulunması. Görebilmek için birkaç ay öncesinden rezervasyon yapmak gerekiyor bilginize. İletişim bilgilerine bu linkten ulaşabilirsiniz.









Duomodan sonra Milano’nun diğer ikonik yapısı Castello Sforzesco. Michelangelo'nun yarım kalan son yapıtı "Rondanini Pietàsı" buradadır. Biz içerisine girmedik ancak tercih edenler burayı da gezebilir.











İtalyan sanat tarihinin önemli eserlerini içerisinde barındıran galeri, sanat meraklıları için kesinlikle görülmesi gereken bir yer. Ayrıca galerinin bulunduğu Brera bölgesi şehrin en popüler ve bohem bölgelerinden de biri. Galeriye girmeseniz bile bu bölgede bulunan çok güzel cafeler ve restoranlar var muhakkak burada vakit geçirin deriz.








Avrupa’nın en önemli opera binalarından biri olan La Scala’yı da görmeden geçmemelisiniz. Dileyen binanın içindeki opera tarihi müzesini de gezebilir. Opera meraklıları burada sergilenen performanslar için önceden biletlerini hazır etse iyi olur çünkü yakın tarihte bulamama ihtimalleri çok yüksek.









İtalya’nın en büyük stadı olan San Siro Stadyumu dünyaca ünlü takımlara ev sahipliği yapmış. Futbolun La Scala’sı olarak bilinen stad futbol meraklılılarının görmesi gereken yerlerden biri. Biz gitmedik ancak buraya Duomodan kalkan otobüsler var rahatlıkla ulaşabilirsiniz.


Dipnot: Avrupa’da her yerde olduğu gibi Milano’da da ‘City Sightseeing’  turları mevcut. Dileyen tek günlük ve iki günlük tur seçeneklerinden birini alarak kenti rahatlıkla gezebilir. Tur bilgisine ulaşmak için tıklayın.




Ne Yedik? Ne İçtik?

Gelelim gezinin en lezzetli ve iştah açıcı kısmına… İtalyan mutfağı bizim çok sevdiğimiz ve yemekten keyif aldığımız bir mutfak (bol karbonhidratlı olmasının etkisi büyük tabi ;)) Sizin için bölgede seçtiğimiz başlıca yerler;





 Duomoya yürüme mesafesinde olan bu küçük dükkan Milano’nun geleneksel lezeti Panzerotti’nin tadına bakılacak doğru yer. Bir çeşit kapalı pizza olan Panzerotti , hamur içerisine mozzarella,domates,jambon gibi malzemelerin konulup yağda kızartılmasıyla yapılıyor. Tavsiyemiz mozzarella-domates ya da ricotta-ıspanaklı yemeniz. Baştan söyleyelim biraz sıra beklemeniz gerekecek ama kesinlikle değer!





Yeri gelmişken Luini’nin karşısında ‘CioccolatItaliani’adında bir dondurmacı var. Biz bayıldık eğer Panzerottiden yer kalırsa kesinlikle yiyin.











Obicâ
Aperitivo İtalyan kültürünün vazgeçilmezlerinden. Özellikle Milano’da çok yaygın olan bu kültür için 'İtalyan Happy Hour’ı da diyebiliriz ;) Aslında İspanya’ya gidenler bilir ‘tapas’ kültürünün İtalyan versiyonu. Akşam 18.00 itibariyle küçük tapaslar eşliğinde kokteylinizi yudumlayarak Duomo manzarası seyretmek isterseniz ‘La Terraza’, ‘Obicâ’ ya da ‘Terraza Aperol’ u tercih edebilirsiniz. Manzara sizin için önemli değilse en çok tercih edilen aperitivo barları Brera bölgesinde. Aldığınız bir içki karşılığında birçok yerde aperitivo barından faydalanabiliyorsunuz. Önerimiz saatinden biraz daha erken gitmeniz yoksa sıra beklemeniz gerekebilir. 


Kokteylden bahsetmişken Spritz Milano’da sıklıkla tüketilen lezzetli bir içecek, bol bol içmeden dönmeyin deriz çünkü biz öyle yaptık! İlk içerken damakta tatlı sonrasında buruk bir tat bırakan bu lezzetli kokteyli yavaş içmenizi öneririz, çünkü çoğu yerde büyük bardaklarda geliyor ve ne kadar içtiğinizi anlayamadan bir tane daha sipariş ediyorsunuz ;) Farklı çeşitleri olan Spritz çoğu yerde Aperol’le yapılıyor ama farklı çeşitlerini denemek isterseniz Porta Genova yakınlarındaki Yguana Cafe Navigli’deki ünlü Bar Spritz’e mutlaka uğrayın.


Nottingham Forest
Dolce&GabbanaMartini Bar
Dolce&GabbanaMartini Bar’ şık dekorasyonu ve kokteyl menüsüyle öne çıkan diğer bir mekan. Arzu edenler restoran kısmında akşam yemeklerini yiyebilir daha sonra bara geçebilirler. Bizim menüdeki favorilerimiz ‘Summer Breeze’ ve ‘Dolce&Gabbana Martini’. Sevenler için ‘Bloody Mary’si de çok güzelmiş bizden söylemesi.

Dünyadaki en iyi 4. Bar seçilen Nottingham Forest ‘da birbirinden değişik füzyon tarzı kokteyller tatma imkanı sunuyor. Bar rezervasyon kabul etmiyor bu yüzden erkenden gelip sıraya girmeniz gerekebilir aklınızda olsun.










Risotto Milanese

Risotto Milanese- Ratana 


Milano’nun geleneksel lezzeti ‘Risotto Milanese’ safranlı sosu ve yanında servis edilen dana incik ile gerçekten çok lezzetli. Şu zamana kadar risotto yediğimizi zannediyormuşuz dedirtti açıkcası. Biz Garibaldi bölgesindeki ‘Ratana’yı akşam yemeğimiz için tercih ettik. Mekanın tasarımı ve risottosunun lezzeti bizden tam puan almayı başardı!





Milano’da Alışveriş


Milano’da tüm dükkanlar Quadrilaterod’Oro (“altın dikdörtgeni”) adlı bir bölgede toplu halde bulunuyor. (Via della Spiga-Via Manzoni-Via Sant’Andrea-Via Montenapoleone). Anlayacağınız sokak boyunca lüks mağzaların renkli vitrinleri sizi karşılıyor olacak. Ancak biz en çok farklı iç mekan dizaynı ile butik bir alışveriş imkanı sunan 10 Corso Comoyu beğendik. Alışveriş , restoran, café, sergi , hepsini bir arada barındırıyor.




Tabi gitmeden çevredeki en popüler outlet merkezini de öğrendik :) Şehre 1 saat uzaklıkta bulunan Serravalle Designer Outlet içerisinde lüks markaların mağazalarını barındıran çok güzel bir alışveriş kasabası. Otobüsle buraya her gün alışveriş turları düzenleniyor. Siz de alışveriş yapmayı bizim gibi çok seviyorsanız muhakkak bu tura katılın ama gezinizden bir günü feda etmeniz gerekecek :))







Eğer makarna, peynir gibi daha damağa hitap eden bir alışveriş arıyorsanız ‘Peck’ ve ‘Eataly Smeraldo’ kesinlikle bu isteğinizi karşılayacaktır. Arzu edenler hem alışverişlerini yapıp hem de Eataly'nin içindeki restoranlarda yemeklerini yiyebilirler. Şahsen biz öyle yaptık.









Milano Gece Hayatı


Milano , gece hayatı canlı bir şehir.
JustCavalli Club Milano’nun trend mekanlarının başında geliyor. Ancak buraya girebilmek için kıyafet seçimine biraz dikkat etmeniz gerekecek ve rezervasyon yaptırmanızda fayda var. Ünlü futbolcu ve oyuncuların mekanı Hollywood ve Tocqueville de gidilebilecek mekanların başında. Özellikle elektronik müzik meraklıları için değişik bir deneyim olacağını düşündüğümüz Tunnel Club undeground müzik ve parti kültürünü yaşatan cinsten bir mekan. 90larda tren istasyonu olarak faaliyet gören mekan, şu anda DJ performansları ve canlı konserlere ev sahipliği yapmakta. Biz vakitsizlikten gidemedik ama ilgilisine duyrulur :)




COMO GÖLÜ




Milano’da 2 dolu dolu geçirilen günün ardından son günümüzü Como’ya giderek değerlendirmeye karar verdik ve hızlı olduğu için ulaşımımızı trenle yapmayı tercih ettik. Yaklaşık 1 saat süren yolculuğun ardından Alp dağlarının eteklerine yerleşmiş tablo misali karşımızda duran Como Gölü’ne varıyoruz.

Her ne kadar göl dense de aslında daha çok küçük bir denizi andırıyor Como. Küçük ve şık butikleri, cafeleri ve sakin doğasıyla kendine hayran bırakan gölün çevresinde İtalyan jetsetinin de evlerinin bulunduğunu belirtelim. 

Como Gölü, aynı zamanda mimarlık mesleğinin doğduğu bölge olarak da biliniyor. Zaten, gölün kıyısındaki villa ve şatoların mimarisinden de bunu anlamak mümkün. Como gölü civarında bulunan bu muhteşem villaların bazılarını gezebiliyorsunuz. Villalar bahçe düzenlemeleri ve tarihi iç dekorasyonlarıyla sizi başka bir döneme götürüyor adeta.

Siz de konaklamadan bizim gibi günübirlik bir gezi planlıyorsanız tavsiyemiz tekne turu alarak Como, Bellagio ve Varenna'yı gezmeniz olacaktır.  Ancak baştan belirtelim ki mesefaler çok da yakın değil. Tekneyle ortalama 2-2.5 saatlik yolculuktan bahsediyoruz. Bu kadar uzun solukluklu bir tur fazla gelirse yalnızca Como çevresinde bir tekne turu yapabilirsiniz. (Tur bilgisi için tıklayın) Como Gölü’nü tepeden seyretmek isteyenler için ise Brunate-Como arasında çalışan tarihi fünikülere binmelerini öneriyoruz. Yalnız gittiğiniz sezona göre kapalı olma ihtimali olabilir. 


Dipnot: Como’nun tadını çıkarmak için tavsiyemiz daha sıcak aylarda ve en azından 1 gece konaklayarak çevre sahil kentlerini gezmek olacaktır. 


Gezi ile ilgili daha detaylı bilgi için bize ulaşabilirsiniz.






Sevgiler
FLO2O