Yaza doğru adım adım yaklaştıkça biz de yerimizde duramaz olduk :) Vee yeni bir gezi rotasıyla karşınızdayız ! Moda haftasını
kaçırmış olsak da modanın başkentine gitmeden olmaz dedik ve rotamızı Milano’ya
çevirdik. 5 günlük seyahatimize Cenova ve Como Gölü’nü de ekledik.
ULAŞIM
İstanbul’dan
THY ile Milano uçuşu toplamda 2,5 saat sürüyor. Planımız öncelikle Cenova’ya
inip çevre kasabaları keşfettikten sonra kalan 3 günümüzü Milano’ya ayırmak
oldu. Milano-Cenova arası ulaşım en rahat tren yoluyla olduğundan Malpensa Havaalanı'ndan
kalkan otobüslerle Milano’nun merkez tren istasyonuna gidip oradan yaklaşık 1.5
saat süren tren yolcuğumuza başladık. Hava Mart ayında güneşli ancak 14-15
derecelerde olduğundan tavsiyemiz bu aylarda gidecekseniz yanınıza muhakkak
hırka ve mont almanız olacaktır.
Nerelere Gittik?
San Lorenzo Katedrali |
Kentte yaptığımız ufak
gezinti sırasında San Lorenzo Katedrali’nin gotik mimarisi ve yeşil panjurlu
evler ilk dikkatimizi çeken yapılar oluyor. Şehrin dar sokaklarında ilerleyip Antik limana ulaştığımızda ise Roman Polanski'nin 1986 yılında çektiği Pirates adlı filmden kalma devasa bir korsan gemisi bizi karşılıyor. Kentin en önemli simgelerinden biri olan bu geminin hemen yanında aynı zamanda Avrupa’nın en büyük akvaryumlarından biri mevcut. Eğer su altı yaşamına meraklıysanız gezmenizi öneriririz.
Porta Soprano |
Cenova'nın en önemli meydanlarından biri
olan Piazza de Ferrari kocaman havuzu, opera binası, Palazzo Ducale, ve
Garibaldi heykeliyle karşınıza çıkıyor. Bu meydandan Via Dante'ye girdiğimizde
ise Kristof Kolomb'un doğduğu eve ve şehrin tarihi giriş kapısı olan Porta
Soprano'ya ulaşıyoruz.
Ne Yedik?
Seçtiğiniz makarnaya gore şarap önerisi de menüde mevcut.
Makarnalarının lezzetini tahmin ediyorsunuzdur elbette :)
Dar
labirent şeklinde sokakları olan, sahilde ufak bir limana sahip keyifli bir
köy. Güzel konaklama ve restoran seçenekleri mevcut. Buradan özellikle yürüyüş
severler için önereceğimiz rota Santa Margherita d’Antiocha kilisesini takip
edip La Cantina del Molo’ya doğru yürüşlerini tamamlamak ve mekanın kendi yapımları olan
şarapları tatmak olacaktır.
Eğer rezervasyon yaptırma şansınız varsa ’Osteria di Vico Palla’ da
gidilebilecek diğer bir lokal restoran. Tercih sizin.
Dipnot: Cenova'da hayat gece yarısı olmadan son buluyor, bu nedenle yemekten sonra otelinize gitmekten başka pek bir seçeneğiniz yok ne yazık ki.
Cenova’dan
yakın çevre kasabalarına geçmeyi planladığımız için otelimizi tren istasyonuna
yakın bir konumda tercih etmiştik. Sabah kahvaltıdan sonra ilk iş tren biletlerimizi
alıp İtalya’nın kayalar üzerine kurulmuş 5 ufak köyünden oluşan Cinque Terre’ye
doğru yola çıkmak oldu. Bu kasabalardan herhangi birini muhakkak dergilerde ya
da internette gezinirken görmüşsünüzdür. Burada güzel bir kare yakalamak için
muhteşem bir fotoğrafçı olmanıza gerek yok çünkü her kasabanın kendi büyülü
mimarisi ve renkleri içerisinde kötü fotoğraf çekme şansınız olmayacaktır :))
Cinque
Terre’nin kendine özgün yapısı o kadar muhteşem ki 1998’de UNESCO’nun dünya
mirası olarak koruma altına alınmış. Monterosso,
Vernazza, Corniglia, Manarola ve Riomaggiore adlı 5 küçük kasabadan oluşan
Cinque Terre yaz aylarında deniz, kum ve güneşin tadını çıkarabileceğiniz enfes
bir kıyı şeridi. Köyler
arasında araba yoluna bile izin verilmeyen bölgede ulaşım sadece sahilden geçen
tren yolu ve dağların arasına yüzyıllar önce köylülerin kurduğu yürüyüş patikaları
ile sağlanıyor. Eğer doğa yürüyüşü yapmayı seviyor ve romantik bir yaz tatili
planlıyorsanız kesinlikle bu küçük İtalyan kasabalarında birer gece
konaklayarak doğanın tadını çıkarmanızı öneririz.
Ne yazık ki bizim bu güzel kasabaları
gezebilmek için fazla vaktimiz yoktu ve hızlandırılmış yolu tercih ederek trenle
kasabalar arasında ulaşımı sağladık.
CINQUE
TERRE KÖYLERİ
Hepsini
uzun uzun anlatmak yerine belirgin özelliklerini sıralayalım sizin için.
Monterosso |
Köyler içerisinde en
büyük ve en turistik olanı. Tren ile Cenova üzerinden geldiğinizde ilk
durğanız. En çok otel seçeneği burada olsa da daha lokal ve gastronomik
deneyimler için bu köyü tercih etmenizi önermiyoruz. Şansımıza gittiğimiz
dönemde yerel ürünlerin satıldığı bir kermes vardı. Ufak bir alışveriş için
ideal oldu. Ayrıca belirtmeden geçmeyelim Cenova’dan pesto alamayanlar buradaki
küçük dükkanlarda taze pesto bulma şansını yakalayacaklar.
Vernazza |
Cornelia |
Tüm
köyler arasında en bakir olanı. Kayaların tepesine kurulmuş bu köy diğerlerine
gore sahil erişimi zor olduğundan en az turistik olanı. Ancak yine de burada
konaklamayı tercih ederseniz lokallerin yardımıyla sahile ulaşım sağlamanız
mümkün.
Manarola |
Köyler
içerisinde en şirin ve güzeli bizce Manarola. Zaten Cinque Terre’nin sembolü
haline gelmiştir bu köy. Manarola’dan limanın diğer tarafına
geçip tepeye tırmanırsanız tepedeki mezarlığa ulaşıyorsunuz. Konumu
itibariyle size eşsiz manzaralar sunuyor.
Günbatımını buradan izleyebilir ve muhteşem fotoğraflar yakalayabilirsiniz. Küçük bir dipnot, deniz ürünleriyle ünlü ‘Trattoria dal Billy’ de Manarola’da aklınızda olsun.
Riomaggiore |
Riomaggiore ile Manarola arasında ‘Aşıklar Yolu’ bulunuyor. Bu iki köy arasında
dostlukların kurulabilmesi için yapılan yol ne yazık ki kayalıkların yolu
kapaması sonucu yürüyüş rotasına dahil edilemiyor. Yine de merak edenler için
yolun bir kısmını yürümek mümkün.
Gezinin buradan sonraki kısmında Milano'dayız. Milano yazısı için takipte kalın.
Sevgiler